Antalyaspor, bu sezon oynadığı birçok maçın seyrinin ne şekil olacağını kendisi belirledi. Trabzon deplasmanında güzel bir golle öne geçip bir de topları direkten dönünce yine mi diye düşündürdü ancak strese girme dakikalarından önce gelen beraberlik golü ibreyi Trabzonspor’a çevirdi. İkinci yarıda kısa bir anlık baskı ile de öne geçince, ikinci devredeki klasik Antalya karşımıza çıktı; oyundan düştü ve Trabzonun hünerli ayakları bu fırsatı kaçırmadı. Bunca genç oyuncunun içerisinde ekstra ışık olarak parıldayan Olcay Şahan’a da ekstra bir alkış vermek lazım.

Takımının başına geçtiğinden beri Kayserispor’un ortaya koyduğu dönüşüm inanılmaz. Tipik bir Dr Jekyll -Mr Hyde durumu. Daha önce rakiplerine pamuk gibi gelirken, Karaman iksirini içtikten sonra, içindeki canavar açığa çıktı. Bence ortalama seviyede olan bir takımı, taktik disiplin ile yukarı seviyeye çıkarmayı başaran Hikmet (Pep) Karaman, Sivasspor maçında taktik performansının zirvesine çıktı. Atilla dahil olmak birçok oyuncuyu bireysel performans olarak yukarı çeken Karaman, sezonun en dikkat çekici değişiminin mimarı oldu

Kupa maçında çok etkisiz kaldığı Malatyaspor karşısında, Galatasaray hatalarından sıyrılmış bir biçimde sahaya çıkınca, istediği sonucu rahatça elde edebildi. Tabi ilk maçın tıpatıp aynı oyun anlayışıyla sahaya çıkan Erol Bulut’un da bunda azıcık da olsa katkısı olmadı değil. İçe doğru iyi kat eden Onyekuru’yu çok iyi değerlendiren Linnes, ceza alanı içerisinde gömü arayan adam motivasyonuyla sürekli takılan Feghouli, Emre Akbaba’nın oyun olarak yeterli olmasa da, varlığının yarattığı boşluklar sayesinde rahatlayan Belhanda sazı ele alınca sonuç da beraberinde gelmiş oldu.

Milli Takım arasından hiç etkilenmeden dönen takımlardan biri de BB Erzurumspor olmuş. Ara öncesinde ne kadar kötüydülerse aynen devam ediyorlardı. Şifo Hoca bıraktıktan sonra görevi devralan Hamza Hoca henüz gittiği takımlarda oturtmaya çalıştığı dengeli oyunu bulamamışa benziyor. Bu hafta kazanamamaları neticesinde artık mucize kavramı bile onlara yardım edemez. Ancak maç ile alakalı en büyük bomba, Kasımpaşa’nın golünde Var’a bakılırken çizginin son pası veren oyuncudan değil de o oyuncuya pas veren ( asistin asisti) oyuncudan çekilip ofsayt yok denmesi bu sezonun en büyük “VAR” bombası oldu.

Fenerbahçe hiç alışkın olmadığı yerlerde bulunmanın sıkıntısını yaşamaya devam ediyor. Oyuncuların bu kadar son vuruş hatası yapma sebeplerinden biri de muhtemelen bu olabilir. İyi oynadığı Ankaragücü maçında dahi gözümüze çarpan en büyük sıkıntısı, organize atak azlığı. Fenerbahçe, tıpkı Pereira döneminde olduğu gibi, bu sene de sanki hücum setlerinden uzakta, daha çok içgüdüsel, doğaçlama hücumlar yapıyor gibi. Bunun neticesinde de gol vuruşu anında doğru zamanda doğru yerde topla buluşmak konusunda da sıkıntı yaşanıyor. Fenerbahçe, ne zamanki rakip yarı alanda pasla oynamaktan vazgeçip uzun top oynadı ve orta sahasını boşalttı, işte o zamanlarda da Ankaragücü mevcut hücum potansiyelini gösterdi, ancak onların da önlerindeki engel pas tercihlerindeki hata oldu

“Başakşehir nasıl gol atar?” diye yoldaki futbol takip edene de, gazeteciye de, Federasyon Başkanına da, Aykut Kocaman’a da, Serkan Kırıntılı’ya da sorsanız hepsi aynı cevabı verir. Ama gelin görünki buna önlem almayı kimse başaramıyor. İşte Cruyff’un zor olan basit olanı oynamaktır sözü de tam bunu anlatmaktadır.

9 gol var, tempo var, Ev sahibinin çok güzel ön baskısı var, Ljajic’in resitali var, Vedat Muriç var, Dorukhan var, Güven var, harika bie zemin var, bir türlü tabi edilip yerine oturtulamayan kale filesi var, iki teknik adamın maç sonrasında ders niteliğinde açıklamaları var, bir de çalışan “VAR” olsa ne güzel olacaktı da, işte burada olur böyle şeyler.
Comments
No Comments