Premier Lig 19/20 sezonu 16. hafta notları

16.hafta için uzun uzaya diye yazılacak bir ön söz bulamadım açıkçası. Bol gollü geçmesini beklediğim ve 0-0 biten Watford-Cry Palace maçı dışında her maçta bol skor ve futbolun seyir zevkini arttıracak bol detay vardı.

Aston Villa 1-4 Leicester City

Duran toptan gol atıldı mı? Evet. Kaleci ile karşı karşıya pozisyonda Vardy gol attı mı? Evet. Merkezden pas oyunu ile başlyan sonrasında kanat hücumuna dönen pozisyonda gol atıldı mı? Iheanacho attı. Hem de 2 maç 2 gol oldu. Evet atıldı. Savunma arkasına koşulardan pozisyonlar bulundu ve rakibin defoları ortaya çıkarıldı mı? Evet. Brendan Rodgers’ın Leicester’ı tüm bunları yapan taraftaydı. Sadece bir duran top pozisyonunda 2.topu karşılama hatasında A.Villa maçtaki tek skorunu bulabildi. Leicester’ı şampiyon olduğu sezon anlatmak daha kolaydı. Bu sezon ulaştıkları seviye ve oynadıkları futbolu anlatmak için Vardy’nin 16 maçta 16 gol attığı notu vererek sözü noktalamak isterim. Bu rüyayı anlatmak değil izlemek gerekir…



Everton 3-1 Chelsea

Everton’daki menajer değişikliği daha esame listesinden anlaşıldı diyebiliriz. Everton başlangı. Taktiği olarak 4-4-2 sahaya dizilirken hücuma geçişlerde merkez orta saha ikilisinin aldığı yerleşimle Iwobi üçüncü Walcott dördündü forvet gibi kanattan hücuma destek verdiler. Bu Everton’un oynunda beklerin ileriye çıkmasını ve önlerindeki alanın rahatlamasını sağlarken kanat ortalarının artmasına da neden oldu. İki takımında maç boyunca çözemediği problem kanatlardan çizgiye inilen hücumlardı ve Chelsea 5 dakikada golü yedikten sonra ki golü de kanat ortasından yedi, tüm baskıyı ve hücumlarındaki final paslarını kanatlardan buldu. (Chelsea 10/24 orta isabeti ile oynadı.)  48.dakikada 2 golü yine Zouma’nın hatasından yiyen Chelsea maçı çevirecek zamanı bulamadı ve maçı kaybetti. Everton’da menajer değişikliği bünyelere yeteri kadar adrenalin pompalamış olacak ki oyuncu grubu Duncan Ferguson’a ilk galibiyetini hediye edebildi…



Brighton 2-2 Wolwes

Maç başlamadan önce bu karşılaşmada Brighton’ın maçtan puan çıkarma ihtimalini düşük görüyordum. Özellikle son 10 maçtır kaybetmeyen ve son 4 maçın 3’ünü kazanan Wolwes karşısında gol yemeden maçı tamamlamanın ilk hedef olması gerektiğini de düşünenlerdenim. Fakat hem Brighton hem Wolwes savunmaları ilk yarıda kaptırdıkları basit toplar ve savunmada bıraktıkları geniş alanlarla ilk yarıda toplam 4 gol olmasını ve yine ilk yarıda toplam 13 tane gol girişimi izlememizi sağladı. İlk yarıda tüm akisyonlarını tüketen bu maç ikinci yarıda daha defansif ve daha durağan bir havaya bürününce Wolwes 11.haftada kaybetmemiş oldu. Nuno Espirito’nun gelecek haftalarda bir kaç oyuncusunu dinlendirmesi ve bazı isimleri rotasyona sokması şart. Brighton’da haftalar sonra topla en fazla oynadığı maçı geride bırakmış. ( Topla oynama oranı %62, 463 başarılı pas)

Newcastle Utd. 2-1 Southampton

Newcastle Metrosu’ndaki eylem, Noel öncesi alışveriş talepleri, soğuk ve yağışlı bir akşam üstü, kulüp sahini Mike Ashley’in devam eden anlamsız pahalı bilet politikası Soton maçının 42.303 kişi tarafından izlenmesine neden oldu.  Kasım 2010’dan bu yana St. James’s Park’taki en düşük taraftar sayısıydı. Maç sonunda Steve Bruce futboldan çok bilet fiyatlarını konuşurken. ‘St. James’s Park’ı tekrar dolu hale getirmeliyiz. Festival ve noel zamanlarında bilet fiyatlarında indirime gitmeliyiz. Tribünlerdeki taraftar sayısını arttırmak için onlara fiyatlar konusunda yardımcı olmalıyız. Bugün bizi destekleyenler inanılmazdı.’ diyerek saha içindeki oyundan çok tribün meselesini ele aldı…

Tottenham 5-0 Burnley 

Moruinho’nun Tottenham’ı Man Utd. karşısında yaşadığı 30 daikalık kabusunu Burnley maçında fazlasıyla üzerinden attı. Kane’nin bireysel yeteneğini ve harika bitiriciliğini sergilediği iki golünün yanı sıra, Min Son’un Maradaona esintisi taşıyan uzun sprintli rakip savunmayı ipe dizdiği golü derken Tottenham ilk 32 dakikada Burnley’nin fişi çekti. Oyunda hiçbir varlık gösteremeyen Burnley’nin en büyük sorunu savunmadaki konsantrasyon eksikliğiydi.  Sean Dyche’ın oyun felsefesini anlatırken işin savunma tarafının üzerinde durulur fakat son 3 maçta bu felsefeden uzaklaşan Burnley 11 gol yedi. (Spurs 5,Man City 4,Cry Palace 2) Cork,Hendrick,Mee ve Tarkowski’nin geriden oyun kurarken yaptığı basit pas hataları ve savunma kurgusundaki aşırı derinlik son 3 haftadır rakiplere fazlasıyla avantaj sağladı. Maçın en can alıcı notuysa maç sonunda Min-Son attığı golün anısı için maç topunu almak istedi fakat Mourinho Son’dan topu istedi ve ilk EPL maçına çıkan Troy Parrot’atovu veriyor. Maç sonunda bu konuyla alakalı Mourinho ‘Min-Son bu gollerden daha çok atacak ve tarih bu golleri zaten kaydedecek. 17 yaşında bir çocuğun hedeflerine ulaşması için bir hatırlatıcıya ihtiyaç var.’ diyerek oyuncu ruhuna dokunuşunu ve Man Utd. sonrası karakter değişimi emareleri gösterdi.



Man City 1-2 Man UTD.

Bu maçın doğal favorsi Man City’di. Karşılaşmanın ilk düdüğü çaldıktan sonra City’nin ilk golü atan tarafta olmasını bekliyorduk. İlk 5 dakikada okadar süratli bir futbol oynandı ki Man City iki Man Utd üç net gol pozisyonuna girerek maçta çok enteresan şeylerin yaşanacağını bizlere hissettirdi. Man utd. rakip alanda baskı ve hücumdaki hızlı ayaklarların (Rashford, Martial, James ile Lingard)doğru tercihleri ile sonuca gitti. VAR Wan-Bissaka’nın topa elle temasını görmezden geldiği, Man City’nin 2-0’dan sonra akan oyunda 11 gol pozisyonu üretip sadece 1 gol attığı maçı Kırmızı Şeytanlar kazanmış oldu. Maç sonunda Guardiola ‘Savunmada ve hücumda Man UTD. seviyesine çıkmadıklarını’ söyleyerek mağlubiyeti haklı bulurken. Manşetler Man Utd. galibiyetini Wan-Bissaka’nın iyi performansı üzerinden ele aldı. Wan-Bissaka modern beklerin bir oyunda neler yapması gerektiğini ve ters kademedeki müdahaleleri ile göz doldururken, Ole Gunner Solskjaer Big SIX karşısında mağlubiyetsiz serüvenine devam etti. Man City’de Pep Guardiola savunmada Fernandinho’nun partnerini bulmakta zorlanırklen bu maçta Stones’a 59 dakika sabrede bildi. Bu arada sol bek Angelino’nun tıpkı geçen hafta olduğu gibi bu haftada arkasında çok ciddi boşluklar verdiğini gördük.Pep’in en büyük problemi savunma ve bu problemi transfersiz çözemeyecek gibi. Man City bu mağlubiyet sonrasında lider Liverpool’un 14 puan gerisine düştü. Bakalım İngiliz basını ne zaman PEP’in koltuğunu sallamaya başlayacak.



West Ham 1-3 Arsenal 

Peşinen söyleyelim yazının bu kadar geç yayına girmesinin sebebi bu karşılaşmadır. Hem Pazartesi akşamında oynanması hem West Ham’ın yenilmesi bu yazının geçikmesine sebep oldu. Neden mi? West Ham bu derbi mağlubiyeti sonrasında son 6 maçın 5’ini kaybetmiş oldu. Normal bir ingiliz futbol ortamında bir West Ham menajeri bu tabloda gönderilir. Fakat salı günü öğlen saatlerine kadar böyle bir olay gerçekleşmedi. West Ham iyi savunma ve basit kontra atak setleri ile Arsenal karşısında öne geçmeyi bildi. Mücadelede Masuaku oyundan çıktıktan sonra Pepe tarafını savunmakta zorlanan West Ham sol kanadından yıkıldı ve peşi sıra golleri kalesinde görerek mücadeleden mağlubiyetle ayrıldı. İlk 11 başlayan 18 yaşındaki Brazilya’lı forvet Martinelli ile gol perdesini açan Arsenal yeni menajeri Ljunberg’e ilk EPL galibiyetini hediye etti. Top çalma, hava topu mücadelesi kazanma ve akan oyunda pozisyon bulma istatistiklerinde West Ham rakibine üstüklük sağlamasına rağmen maçı kaybetti. West Ham için yine ümitlerle başlayan sezon hüzünle devam ediyor. Potansiyeli olan bir takım menajerine olan inancını kaybetme noktasına geldi. Sezon ortasında Arsenal,Everton,Tottenham’dan sonra bakalım West Ham’da menajer değişikliğine giden takımlar kervanına adını yazdıracak mı?

Geride kalan haftanın akılda kalan notları bu şekildeydi. Liverpool’un galibiyetleri sıradanlaştığından ötürü ekstra bir not bırakmanın anlamsız olacağını düşündüm. Hepinize keyifli okumalar ve iyi haftalar…

Author
Published
5 yıl önce
Categories
FutbolGenel
Comments
No Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir