Wimbledon’un Not Defterimize Yer Etmiş 5 maçı

Tenis tarihinin en zevkli en çekişmeli Grand Slam’i Wimbledon 26 Haziran’da kapılarını tenis severlere açtı. Tarihin en eski spor turnuvalarından bir olan bu organizasyon için sizlere küçük bir derleme hazırladık. Tabi ki bir çok unutulmaz an ve birçok unutulmaz maç var. Biraz daha uzaklarda kalmış ve unutulmuş maçları sizlerin huzuruna sunduk.

 Ashe vs Connors – Tek Erkekler Finali 1975 – The Shock

 Wimbledon tarihinin akıllarda yer eden ilk karşılaşması diyebiliriz. Maç öncesi taraftarın merakının gerginliğe döndüğü isimler kadar oyunun büyüklüğü de ön plandaydı. Jimmy Connors bir önce ki yıl bu turnuvayı kazanmış olarak finale gelmişti. Connors, hızlı, tempolu ve atılgan oyun tarzı ile dikkat çekerken rakibi Arthur Ashe beyefendiliği ve sakin oyunu ile dikkat çekiyordu. Fakat oyunla ilgili en dikkat çekici nokta ırk çatışması oldu.

Bahis firmaları bu maç öncesinde Connors’u Ashe önünde 1/7 ile favori gösteriyordu. İlk sette genç Ashe 20 dakikada Connors’a soğuk duş aldırıp seti 6-1 ile alıyordu. İkince sette ritim düşürmeyen Ashe, Connors’un backhand’ine baskıyı daha da arttırıp seti 25 dakikada bitirip skor tablosunu 6–1’e getirip oyunda 2-0’lık üstünlüğü yakalıyordu. Connors bu şokun üstüne kabustan uyanıp üçüncü sette durumu lehine çevirerek rakibine karşılık vererek 5–7 set galibiyeti ile oyunda skoru 2-1’e getiriyordu. Irkçılık tartışmalarının süre geldiği yıllarda Arthur Ashe tüm dünyaya beyefendiliği ile cevap vermek için dördüncü sette oyuna tekrar konsantre oldu. Gel gitler yaşadığı sette 6-4 skor ile maçta 3-1’lik galibiyeti alan Ashe, Wimbledon’u kazanan ilk siyah olmuştur.

Ashe3_3353885b

 

 

 

Wade vs Stöve – Tek Kadınlar Finali 1977 – The Ultimate All England Club Day Out

 Wimbledon’un gördüğü en görkemli finallerinden bir tanesi olduğundan hiç şüphemiz yok. Turnuva boyunca gösterdiği performans ile Virginia Wade tüm ilgiyi üzerine toplamıştı. 16 kez bu turnuvaya katılıp hiç final yapamamış Wade yarı finalde Chris Evert yenerek finale ulaştı. Diğer tarafta Hollandalı Betty Stöve, 1997 yılında Avusturalya Açık’ta aradığını bulamamış yılı hayal kırıklıkları ile götürürken Sue Barker’ı yarı finalde geçerek finalde ki olası Britanya derbisini oynatmadı.

1977 yılı hem Britanya için hem de turnuva için önemli bir yıldı. Bildiğiniz gibi Krallık bu yıl II. Elizabeth ile gümüş ve altın yıl dönümünü kutlarken, 1987 yılında oynanmaya başlanan bu turnuvada da 100 yıl dolduruyordu ve bir kadın Britanyalı tenisçi finaldeydi. Her iki sporcu açısından tam anlamıyla tarihe kazınma maçı olarak gözüken bu karşılaşmada ilk seti üstün bir oyunla Stöve 6-4 kazanıyordu. Wade üzerinde tedirginlik yaratan ‘gene mi kaybeden olacak?’ sorusunun gölgesinde 6-2 ve 6-1’lik masal gibi oynanan 2 sette maçı kazanan Wade Wimbledon’da 100.yıl şampiyonu olarak adını tabloya yazdırıyordu. Kupasını Kraliçe II. Elizabeth’in elinden alan Virginia Wade, İngiltere’nin yeni spor kahramanı olarak tarihe geçiyordu.

article-0-001FF8B900000258-515_468x421

 

 

 

 

 

 

Borg vs McEnroe – Tek Erkekler Finali 1980 – The Tiebreak

Wimbledon tarihinin üçüncü büyük finali olarak dikkat çeken bu maç iki oyuncu açısından da kariyer performanslarının en üst seviyeye çıktığı maç olarak dikkat çekti.

Tüm zamanların en uzun süren maçları arasında da yeri alan bu mücadelede avantaj Björn Borg tarafındaydı. 4 kez bu turnuvayı kazanan İsveç raket ABD’li John McEnroe karşısında ilk seti 1–6 kaybetti. Sevenlerine ve destekçilerine soğuk duş aldıran Borg, ikinci seti 7-5 alarak oyuna küçük adımlarla dengeledi. Üçüncü sette seriye devam eden Borg, 6-3’lü skorla aldığı set sonrasında psikolojik olarak üstünlüğünü rakibine kabul ettirmeye başlamıştı ki dördüncü sette ABD’li John McEnroe’nin son bir sözü vardı. ‘The Tiebreak’ adını alacak maçta dördüncü seti 18-16 kazanan McEnroe ‘yıkılmadım’ mesajını vererek harika bir geri dönüşe imza attı ve tarihe geçti. Dördüncü set sonrasında ortaya çıkan yorgunluk daha belirgin hale geldi ve 5.şampiyonluğu için son kozunu oynayan Borg final setini 8–6 kazanarak adını tarihe yazdırdı.

mcenroe-borg-fire-and-ice-1024

 

 

 

 

Isner vs Mahut – Tek Erkekler İlk Tur – 2010 – The Longest Match in History

 Tek erkeklerde karşılaşan Amerikan John Isner ile Fransız Nicolas Mahut arasında oynanan ve hem oyun süresi hem de oyun adedi olarak en uzun tenis karşılaşması olarak tarihe geçti.

Turnuvanın 2. gününde, yani 22 Haziran 2010 Salı günü başladı. Dört set sonra havanın kararması sebebiyle maça ara verildi. 23 Haziran 2010 Çarşamba günü maça devam edilirken tarihin en uzun tenis maçı rekoru kırıldı. İkinci günün sonunda da havanın kararması sebebiyle maça ara verildi. Aslında bugün içerisinde saha çetelesi 47-47 de durdu ve ardından karardı. IBM programcıları, çetelenin 47-47’ye kadar programlandığını ancak hatanın bir sonraki gün düzeltileceğini söyledi. Resmi internet sitesindeki çevrimiçi çetele biraz daha uzun dayandı. O da 50-50’den sonra sıfırlandı ve başa döndü. Kullanıcılardan “Isner – Mahut maçı in 50’şer oyun eklemeleri” istendi. 24 Haziran 2010 Perşembe günü maç tekrar başladıktan yaklaşık bir saat sonra John Isner maçı 70-68 kazandı. Maç sonunda oyunculara ve kule hakemi Muhammed Lahyani’ye özel bir ödül verildi.

_48167670_mahutisnerscoreboard

 

 

 

 

Kırılan Rekorlar;

  • En uzun tenis maçı rekoru (11 saat 5 dakika)
  • En uzun set rekoru (5. set, 8 saat 11 dakika)
  • En fazla oyun olan set rekoru (138 oyun ile 5. set)
  • En fazla oyun olan maç rekoru (toplamda 183 oyun)
  • Bir maçta en fazla ‘ace’ yapan oyuncu rekoru (Isner, 112 ace) (Mahut da bir maçta en fazla ‘ace’ yapan 2. oyuncu oldu)
  • En fazla ‘ace’ yapılan maç rekoru (Toplamda 215 ace)

Nadal vs Federer – Tek Erkekler Finali – 2008 – The Greatest Ever Match

Modern zamanların en iyi iki tenisçisini karşı karşıya getiren bu final tam bir tenis ziyafetiydi. 2007 yılının rövanşı olarak gösterilen bu maç öncesinde Nadal 3’leme yapma peşindeyken Federer ünvan koruma çabasındaydı. Hatırlatalım 2007 yılındaki finalde Roger Federer beş setlik maç sonunda Rafael Nadal’ı yenerek art arda beşinci kez Wimbledon şampiyonu olmuştu.

Gelelim efsane maça, 4 saat 48 dakika süren 6-4, 6-4, 6-7(5–7), 6-7(8–10) ve 9-7’lik 5 setlik maçla bir numaralı seribaşı, son beş senenin şampiyonu İsviçreli Roger Federer’i mağlup ederek kariyerinin ilk Wimbledon şampiyonluğuna ulaştı. Bu maçta ‘King of Clay’ Nadal, güce dayalı oyununu bize izletirken ‘Your Excellency’ Federer, fundamental yeteneklerinin tamamını sahaya yansıttı. Tadı hala damağımızda kalan ve son dönemin gelmiş geçmiş en iyi finallerinden bir olan bu finali anlatmak yerine linkini verip sizle paylaşmak daha mantıklı geldi.

wimbledonjpeg-7c57fea7cea2cf4e

 

 

 

 

 

 

BONUS: Derlemenin bitmesine yakın sevgili İlker Duralı abinin hatırlatması

Graf vs Sabatini – Tek Kadınlar Finali – 1991

 Rakibine karşı son beş maçı kaybetmiş olmanın büyük baskısıyla maça çıkan 1 numaralı seri başı Steffi Graf, tarihin unutulmaz maçları arasında yer alan bu karşılaşmada maç sayısını ıskalayan rakibini devirerek şampiyonluğa ulaştı. 23 oyun kaybedip set vermeden finale gelen Graf, üçüncü sette rakibinin kritik anlarda yaptığı basit hatalarla tarihi maçtan galip ayrılırken, Arjantinli Sabatini, 1995’e kadar oynadığı Wimbledon’da bir daha şampiyonluk maçı yapma şansı bulamadı. Bu karşılaşmanın basit anlatımı şu şekilde yapılabilir her iki rakette kendi servislerinde Wimbledon’un en düşük sayılı oyunlarını oynadılar.

 

 

Kaynak: http://www.titanbet.co.uk/magazine/tennis/greatest-wimbledon-matches.html

 

Author
Published
9 yıl önce
Categories
GenelTenis
Comments
No Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir