Tarih hep kazananları yazmış, hep kazananların hikayelerini anlatmış bize. Oysa spor dediğimiz olay henüz daha “zafere giden yolda her şey mübahtır” mottusuna tutunmamışken, kazanmak kadar değerli idi kaybetmek. Kaybeden tarafın koyduğu efor, kaybeden tarafından yazılan hikayeler
Mustafa Denizli, Şampiyonlar Liginde “0” puan almak için önce Şampiyonlar Liginde olmalısınız demişti. Özellikle finalde kaybeden taraf olabilmek için de o finale kadar hep kazanan olmanız demektir. 1 mağlubiyet ile tüm o kazançlar sıfırlanmalı mıdır?
Hayat hep kaybedenlere de kucak açacak, biz de kaybedeceğiz, önemli olan güzel kaybetmek değil midir? Kaybederken de spor’un güzel kaybedeni olmak bir değer değil midir?
İşte kaybetseler de hep güzel kaybeden, hep güzel kalanlar;
Jimmy White
Bu yazının yazarı açısından tüm zamanların en güzel kaybedeni. 1980 yılında başlayan ve halen devam eden profesyonel snooker kariyeri boyunca 10 major turnuvada şampiyonluk yaşamayı başardı. Ama onu bu yazınının konusu yapan mağlubiyetler 1984-90-91-92-93 ve 94 de geldi. Snooker seyircisi tarafından tüm zamanların en sevilen oyuncusu olan bu kimi zaman agresif kimi zaman deli dolu ama hep güle ryüzlü adam kariyerinde toplamda 6 kez Dünya Snooker Şampiyonasında final oynayan “Whirlwind” lakaplı White bu 6 finalin hepsini kaybetti. Tüm zamanların en iyisi olarak kabul gören Stephen Hendry’e 4 final kaybeden White, 1995 senesinde de aynı isme bu kez Yarı Finalde boyun eğiyordu. 1995 yılından sonra ise White, Dünya Şampiyonalarında 1 kez gördüğü Çeyrek Finalden de öteye gidemeyecekti.
Tim Henman
İngilizlerin bir İskoç rakete tutunmadan önce, Wimbledon’da bir İngiliz yeniden şampiyon olacak umudunu Henman’a bağlamışlardı. Özellikle çim kortta ortaya koyduğu servis vole oyunu, onu ön plana çıkartmayı başardı. 1995’den itibaren Grand Slam’lerde boy göstermeye başlayan Henman, 1998-1999-2001 ve 2002 senelerinde Wimbledon’da yarı finalde boy göstermiş ve 3’ü Sampras 1’i de Ivanisevic olmak üzere 4’ünü de kaybetmişti. Yakaladığı bu formu 2004 senesinde bir daha yakalayan Henman bu sefer 2004 senesinde hem Fransa Açık hem de Amerika Açık’ta yarı finale çıkıyor ve bunlarda da finalin kapısından dönüyordu. Onu adına belki tek teselli kaybettiği 6 yarı final maçından sonra kazanların 5’i final maçlarını da kazanmayı başarıp şampiyon oluyordu.
Hollanda Milli Takımı
Evet 1988 senesinde Avrupa Şampiyonu oldular o rüya gibi kadroyla ama onları güzel kaybeden yapan Dünya Kupası Finalleri. Aslında çok detaya gerek yok. Hepimiz o efsane kadroyu biliyoruz. 78’de belki Sarı Fare yoktu ama yine de Finale çıkmayı başardılar. Belki de en büyük şanssızlıkları ya ev sahibine ya da o dönem dünyanın en iyi takımına denk gelmeleriydi. 74’de 78’de hep öne geçtiler olmadı, 2010’da Roben gününde olsa yine öne geçeceklerdi. Ama yine olmadı ve Iniesta bu sefer kupa rüyasına son verdi.
Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı
Yazının başında dedik ya kaybettiğiniz ana gelene dek aslında hep kazanmışsınızdır. Bir takım düşünün ki 2006-2007 sezonundan beri Kadınlar Euroleague’de Çeyrek Finale kadar geliyor, 5 sene üst üste 4’lü Finale adım atamayan bu takım, 2011-2012 yılından itibaren ise adını sürekli 4’lü Finale yazdıran ekip haline geliyor. Evet 5 senenin 4’ünde favoriydiler evet bu sene kendi seyircisi önünde kaybetti evet bir finali ezeli rakibine kaybetti. Ama bu kayıplara kadar hep kazandı. Kazanarak geldi, aslında 10 senedir kazanan ama sadece kupayı kaldıramayan bir takım oldular. Kısaca bir takım kaybedecekse böyle güzel kaybetsin dedirttiler.
New York Knicks
NBA’in şu an itibariyle ekonomik olarak en değerli takımı. Tarih boyunca hep en popüler takım oldular ama şampiyonluğu bir türlü alamadılar. 1970 ve 1973 yılları istisna ancak 73 senesinden sonra çıkabildikleri final sayısı sadece 2 ancak onda da birinde Houston diğerinde de San Antonio takımlarına takılıyorlardı. Bu ekonomik güce rağmen hala şampiyon olamamaları bile aslında onları güzel kaybeden yapabilirdi ama bir de New York Knicks ve draft felaketleri de ayrı bir yazı konusu olabilir. Ama özellikle 1999 sezonunda Ron Artest, Kirilenko,Ginobili gibi isimler yerine Frederic Weis!!! ismini almak en bomba örnek olabilir.
Dan Marino
Amerikan Futbol hayranlarının çok yakından bileceği bir isim. Şu an NFL tarihinde bir QuarterBack’in sahip olabileceği rekorların hala büyük bir kısmını elinde tutan adam. 1983 yılında geldiği Miami Dolphins takımında ilk sezonunun ortalarına doğru 1. QB olmayı başaran Marino en sezon yılın rookie’si ödülünü de aldı. Bir sezonda 40 touchdown pası vermeyi başaran ilk isim olan Marino 16 yıllık kariyeri boyunca 10 sene play-off larda yer almayı başarmasına rağmen sadece 1984 yılında 1 kez konferans şampiyonu olabilmiş, ancak superbowl’da efsane Montana’nın 49’ers takımına çarpmıştı.
Comments
No Comments