Futbol tarihi boyunca büyük sürpriz olarak adlandırabileceğimiz tonlarca maç aklımıza bir çırpıda gelir. Yunanistan ve Danimarka gibi sürpriz Avrupa Şampiyonlarını da hemen sayabiliriz. Ancak Avrupa Liglerinde sürpriz şampiyonları sorduğumuzda bir iki sezon dışında kilitlenebiliriz.

Evet Leicester City son dönemlerin en büyük peri masalına son noktayı koymak üzereyken, o peri masalını daha önce yaşayan takımları da hatırlayalım istedik. ( Güncelleme yapalım. Yazının ertesi günü son noktayı koydular)

1975/76 Trabzonspor

1 sezon önce merhaba dediği 1. Lig’de alışma dönemini lig 9.’luğu ile geçen Trabzonspor bir sonraki sezon Türk Futbol Tarihinin Anadolu devrimini gerçekleştirmeye hazırlanıyordu. Şenol Güneş, Cemil Usta, Kadir Özcan, Ali Kemal Denizci gibi isimlerin yanına altyapıdan Hüsnü Özkara, Sebatspor’dan Serdar Bali gibi isimleri de ekleyen Trabzonspor, şampiyonluk kupasını Türk Futbol tarihinde ilk kez İstanbul dışına çıkartmayı başaran ekip olarak tarihteki yerini alıyordu.

1977/78 Nottingham Forest

Mustafa Denizli’nin gözünde gelmiş geçmiş en büyük teknik adam Brian Clough’un yazdığı destanın ilk bölümü. İkinci Lig’den çıkarak geldiği o zamanki adıyla 1. Lig’de Forest’ın ligde kalıp kalmayacağı konuşuluyordu. Ancak Avrupa Şampiyonu apoletli Liverpool önünde 7 puan farkla şampiyon olduklarında, Avrupa Futbol’u henüz Clough ve Forest gerçeğini görmeye dahi başlamamıştı ( Elbette ki bambaşka bir yazı konusu olacaktır).

 

 

 

 

 

 

 

 

1994/95 Blackburn Rovers

Sıkı bir Rovers taraftarı olan Jack Walker, takımı satın aldıktan sonra aklında tek bir hedef vardı. Şampiyonluk mücadelesinde Ferguson’ın Manu’sunu geçmek. 94-95 sezonunda son maçlarında yenilmelerine rağmen bunu başardıklarında, henüz emekleme dönemindeki Premier Lig’in en büyük sürprizi gerçekleşmiş oluyordu. Dalglish önderliğindeki Rovers; Shearer, Sutton, Tim Flowers gibi isimlerle bu mucizevi işi başarmıştı.

1997/98 Kaiserslautern

Bir mucizevi şampiyonluk ve yine başrolünde Otto Rehagel.96-97 sezonunda elde ettiği Bundesliga 2 şampiyonluğu ile yeniden en üst lige dönmeyi başaran Kaiserslautern’de çok yüksek ihtimal sezon başında belirlenen hedeflerde şampiyonluk sözü çok zikredilmiyordu. Şu an Fenerbahçe’de forma giyen Mikael Kadlec’in babası Miroslav KAdlec’in defansif liderliği, Sforza, Brehme, Martin Wagner, Kuntz, Kuka gibi üst düzey isimlerle Bayern Münih’i geçmeyi başaran Kaiserslautern hala konuşulan şampiyonluğunu elde etmeyi başardı.

 

 

 

 

 

 

 

 

1997/98 Lens

Sürprizli sezonun bir sürpriz ayağı da Fransa’da tezahür edecekti. Marsilya’nın lige yeniden dönmesi ile Monaco, PSG ve Lyon arasında geçmesi beklenen şampiyonluk mücadelesine Metz’in girmesi kimseyi şaşırtmamışken; geçen sezonun 45 puanlı 13.’sü Lens’ın yer alması ise insanlarda şaşkınlık uyandırıyordu. Daniel Leclercq yönetiminde ilk devreyi lider Metz’in 6 puan gerisinde tamamlayan Lens ikinci devrede 40 puan toplayarak altyapıdan çıkan oyuncusu Yohan Lachor’un attığı gol ile şampiyonluğa ulaşarak sürprizlerle dolu Fransa Futbol tarihine en büyük sürprizlerden biri olarak adını yazdırıyordu.

2000/01 Boavista

Benfica, Porto, Sporting sarmalında geçen Portekiz Şampiyonluk mücadeleleri tarihinde 55 yıl sonra araya girmeyi başaran ilk takım Boavista olmayı başarırken (1946 Belenenses), Pacheco önderliğinde ki bu başarıyı daha da özel kılan yetiştirdiği Petit dışında büyük bir yıldıza da sahip olmadan bunu başarmış olmalarıydı. Bu sezonun bir başka özel anısı ise, Avrupa Futbol tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Jose Mourinho’nun, Benfica teknik direktörlüğünden kovulan Jupp Heynckes’in yerine görevi devralarak ilk kez Teknik Adamlık kariyerine başlaması idi.

2000/01 Roma

8 senelik Juve-Milan-Inter hegemonyasına Lazio bir sezon önce son verirken, kadro yapısı ve daha önceki sezonlardaki performansıyla şampiyonluğu sürpriz olarak kabul edilmemişti. Ancak senelerdir ilk 3’e girmekte sıkıntı yaşayan Roma, Capello yönetiminde; Batistuta, Totti, Montella, Zanetti, Nakata gibi genç oyuncudan tecrübeli ya da tecrübeliden artık çok tecrübeli kategorisine geçmiş oyuncularıyla son haftaya kadar süren mücadeleden Juventus’un 2 puan önünde şampiyon olarak çıkmayı başarıyordu.

2008/09 Wolfsburg

Sezonun ortasına gelindiğinde zirveden 9 puan geride olan Wolfsburg için öncelikli hedef Avrupa Kuplarına katılım olarak gözüküyordu. Ancak ikinci yarıda oynadığı 17 maçın 15’ini kazanan, şampiyonluk için mücadele ettiği Bayern Münih’i 5-1 ile geçen Wolfsburg; Grafite, Dzeko ikilisinin attığı 54 gol ( Bundesliga tarihindeki en golcü ikili ünvan’ını da aldılar)ile tarihinin en büyük başarısına imza atmayı başarıyordu.

2009/10 Bursaspor

Lig Tarihimizin iki Anadolu’dan çıkan peri masalı varsa bunlardan biri Trabzonspor bir diğeri ise Bursaspordur. Bir sezon önce, takımını devraldıktan sonra 2. Devrede gösterdiği performansla herkesin takdirini kazanan Ertuğrul Sağlam ve ekibi yine de yeni sezon öncesinde ilk 3 için aday adayı dahi kabul edilmiyordu. Ivan Ergic ve Battala gibi çok özel iki adamla beraber takımın saha içi ve dışı “abisi” Ömer Erdoğan, Volkan Şen, Sercan Yıldırım gibi altyapıdan gelen isimlerle futbol tarihimizin en güzel masallarından birisini yazıyorlardı.

 

 

 

 

 

 

2011-12 Montpellier

Bu sene ki Leicester’ın şampiyonluk yürüyüşü hikayesinin çok benzerini, Montpellier Rene Girard yönetiminde yaşamıştı. Zar zor kümede kaldığı sezonun ardından, yeni Katarlı sahibiyle beraber çok büyük transferler patlatmaya başlayan PSG’yi zorlayacak ekipler arasında adı akla dahi gelmeyen bir takımdı Montpellier. Ancak Giroud’nun 21 golle ismini duyurduğu sezonda Utaka’nın da ekstra katkılarıyla Ancelotti’nin PSG’si önünde zafere ulaşan Montpellier o sezon Belhanda ve Remy gibi isimleri de Avrupa futbol sahnesine sunmuştu.

2013/14 Atletico Madrid

Bu sezonun eklenmesinde içimizdeki Atletico Madrid sevgisinin hiç payı yoktur. Barcelona-Real Madrid arasına sıkışmış hatta El-Classico ya sıkışmış bir İspanya Futbolunda biz de varız ve sizin kadar paramız, popülerliğimiz olmasa da bizi görmezden gelemezsiniz mesajını vermesi açısından çok önemli bir şampiyonluk. Küme düşme potasından aldığı takımını, Avrupa Kupası kaldıran hale getirdikten sonra bile kimse Simoene’nin talebelerinin şampiyonluk mücadelesinde uzun soluklu bir performans ortaya koymasını beklemiyordu. Topa sahip olmaya dayalı Avrupa Futbolunda tam tersini de yaparak şampiyon olunabileceğini gösteren Atletico’nun şampiyonluğu bu tarz oyuna dayanan takımlara da bir motivasyon olmayı başardı.