Futbolumuz zaman zaman belli konulara, belli futbol ülkelerine takılır kalır. Bir dönem Yugoslavya’dan yapılan transferler modayken, Cavcav etkisiyle Afrikalı oyuncular çok gündeme oturmuştu. Brezilya’dan topçu almadan sanki sezona katılım belgesi alamıyordunuz. Sessiz sedasız bir şekilde de bu aralar Fransa ligi kökenli oyuncular tercih edilir olmaya başlandı ki Marsilya bu anlamda ilginç bir konu oldu. Özellikle son dönemlerde gelen oyunculara baktığımızda yolu Marsilya’dan geçen çok isme denk gelmeye başladık. Marsilya’yı arka bahçemiz haline getirmişiz de haberimiz yok. Özellikle bir şampiyonalar ligi sezonu var ki o takımın yarısı memleketimize uğramış. Bu yazıda, Türkiye öncesi Marsilya’da oynayan oyuncular dikkate alınmıştır, ve bundan dolayı da Ribery, Cisse gibi isimler yer almamaktadır.
KALECİLER
Belki de aklınıza en zor isim gelen mevki bu olmuştur. Biz de düşünüp iki ismi bulmayı başardık.
Vedran Runje: 01/02 sezonunda Marsilya’ya giden Runje takımı ile geçirdiği dönemde ŞL heyecanı da yaşamış ve Barthez gelinceye kadar da 1. kaleci olarak takımda yer almıştı. 06/07 sezonunda Beşiktaşın kalesini koruyan Hırvat kaleci, ilk başlarda yediği gollerle çok tepki çekmiş ve taraftarın ” Runje Runje” diye bağırdığı protestolara maruz kalmıştı. Sezon içinde toparladıktan sonra tribüne çağıran taraftarın çağrısına cevap vermeyerek de protesto anlarını unutmadığını gösteren Runje, sezon sonuna kadar iyi bir performans ortaya koysa da sezon sonunda Lens’e transfer oluyordu.
Cedric Carrasso: Marsilya altyapısından yetişen Carrasso, kiralıklarla geçen ilk gençlik dönemlerinden sonra Barthez’in sakatlığında kaleyi devralmayı başarmış ve sonrasında da Barthez’in gitmesine sebep olacak üst düzey performansı ile herkesi etkilemişti. Kaderin cilvesi, sakatlık nedeniyle yerini Mandanda’ya kaptıran Carrasso’nun yolu 17/18 sezonunda Galatasaray ile kesişiyordu. Muslera’ya iyi bir yedek olarak gelen Carrasso ile yollar sezon sonunda ise ayrılıyordu.
SAVUNMA
Civelli: Arjantin’de ortaya koyduğu başarılı performansla dikkatleri çeken Civelli, 05/06 sezonunda soluğu Avrupa kıtasında, Marsilya’da alıyordu. Zaman zaman takımın bir parçası haline gelen Civelli, zaman zaman da Arjantine kiralık olarak dönüyordu. Marsilya’da oynadığı dönemlerde kıymetli işlere de imza atan Civelli, Fransa serüveninin ardından Türkiye ligine adımını attı. Performansıyla beraber özellikle kontrolsüz sertliği ile de anılan Civelli, 2 sezon Bursaspor kariyerinin ardından tekrar Fransaya geri döndü.
Gustavo: Adil Rami ile beraber zaten ligimize yeni gelen bu oyuncunun Marsilya dönemi ile alakalı olarak zaten herkes yazdı çizdi. Arka bahçemizden bu sezon aldığımız iki yeni isimden biri bakalım neler verecek.
Adil Rami: Bakınız Gustavo bölümü.
Taiwo: Alt yaş gruplarında oynarken herkesin dikkatini çeken ve Marsilya forması ile birlikte bu dikkati daha da güçlendiren Taiwo, Marsilya ile geçirdiği harika dönemi maalesef İtalya’ya taşıyamadı. Türkiye ile ilk teması, 07/08 şampiyonalar ligi sezonunda İnönü’de 2-1 kaybettikleri maçta Beşiktaş kalesine attığı gol ile yapan Taiwo, 13/14 sezonunda Bursaspor ile anlaştı. Sezona şanssız bir başlangıç yapan Bursaspor’da taraftar tepkisiyle sezon başlangıcı yaparken, maalesef Marsilya dönemi yerine Milan dönemine benzer bir performans ile hafızalarda kaldı.
Jacques Faty: Şu anda ülkemizde forma giyen Ricardo Faty’nin ağabeyi. Rennes forması ile popülarite yakalayan ve orada ilk 11’in istikrarlı ismi olamayınca da Marsilya’nın yolunu tutan Faty, ilk Fransa dışı deneyimini ise Sivasspor’da yaşayacaktı. Sivas’da istediğini bulamayan Fath devre arasında yeniden Fransa’nın yolunu tutuyordu. Bu yazıda sık sık denk geleceğiniz 2007 ŞL sezonunda Faty, Beşiktaş ile aynı grupta yer alan Marsilya formasını da temsilcimize karşı giyecekti. O takımdan çok isim daha sonra ülke futboluna adım atacaktı.
ORTA SAHA
Lorik Cana: Paris forması ile ilk dikkatleri yakaladıktan sonra, Marsilya’ya transfer olan Cana asıl sıçramasını bu takımda gerçekleştirmişti. 3. senesinde Marsilya kaptanlığına uzanan Cana, tıpkı Taiwo gibi 07/08 sezonunda Beşiktaşa karşı forma da giymişti. Babası daha önce Türkiye de oynayan Cana, ŞL sezonundaki performansı ile Premier Lig’e gitse de, istediği başarıyı elde edemeyip Galatasaray’ın yolunu tutmuştu. Gerek sakatlıkların etkisi nedeniyle istenilen düzeye ulaşamaması, gerekse de ekonomik sebepler Cana’nın transferini kaçınılmaz kıldı.
M’bia: Ülkesinden Fransaya erken yaşlarda gelen M’bia 23 yaşında Marsilya’ya transfer olmayı başarmıştı. İlk sezonunda unutulmaz şampiyonluk sezonunu yaşayan M’bia, o sezon stoper performansı ile de kendine hayran bırakmıştı. Burada geçirdiği başarılı yılların ardından ona da Ada yolları gözükmüştü ama Ada performansından ziyade kiralık olarak gittiği sonunda da kalıcı olduğu Sevilla kariyeri onu unutulmaz kılmıştı. Sevilla’nın ardından Trabzonspor’a gelmesi ise şüphesiz büyük bir olaydı. Ancak yüksek maliyeti, oyuncu satmak zorunda olan Trabzonspor için onu Çin’e gönderilen transfer olmaya doğru itti.
Andre Ayew: Bir başka akrabası bizde oynamış olan oyuncu da Ayew’di. Unutulmaz oyunculardan Abedi Pele’nin oğlu olan Ayew, basının yolundan giderek ta altyapıdan Marsilya ile futbol hayatına başlar. Hatta kariyerinin ikinci ŞL maçı az önce Cana ve Taiwo’da bahsettiğimiz Beşiktaş maçı olur. Kiralık olarak geçen ilk yılların ardından Deschamp onun artık ilk 11 için hazır olduğunu söyler ve takımın bir parçası haline gelir. Bielsa ile zirve yapan performansı onu tabi ki de Ada’ya taşıyacaktır.Swansea’de işler tıkırında gitse de, sonraki sezon rekor fiyata transfer olduğu West Ham performansı bir hayal kırıklığı olur ve 18/19 sezonunda kiralık olarak Fenerbahçeye gelir. Hafızalarımızda taze olan performansı ilk günkü ışığını koruyamayınca sessiz sedasız Türkiye serüvenini notlara sezon sonunda.
Mathiue Valbuena: O meşhur ŞL maçında forma giyen ve Türkiyeye gelen bir başka isim. Aslında uzun uzun anlatmaya gerek yok. Marsilya ve Lyon’da geçen istikrar dolu kariyer, arada tatsız bir Rusya dönemi. Ve sonrasında Fenerbahçe. 2 sezon boyunca oynamasıyla da oynamamsıyla da gündem olan bir isim. Ne olursa olsun bıraktığı güzel tatlarla hatırlanacak bir yetenek
Mario Lemina: 19/20 sezonu itibariyle ligimize gelen oyuncuların bilgisi taze diye onlar hakkında yazmamaya bu isimde de devam edelim. Ama şu dipnot’u vererlim de; o malum ŞL maçında oynamadı 🙂
Samir Nasri: Gelen onca isim arasında en kariyerlilerden biri olan ama Türkiye’yi bir tatil cenneti olarak kullanan isim. 10 yaşında kapısından girdiği Marsilya’nın 21 yaşına kadar formasını taşıyan bu saf yetenek anında kendini Arsenal ardından da City forması giyerken bulmasına şaşırmamış olsa gerek. Antalya’da tatilini yapıp ardından da doping cezasını çekip sonrasın da yeniden İngiltere’ye dönebilmek ise çok eleştirsek de aşırı takdir edilesi bir başarı.
Brice Dja Djedje: PSG altyapısından Fransa futboluna dahil olan Djedje, Marsilya formasıyla ilk sezonunda daha çok bek olarak görev alsa da, “Bielsa ile birlikte zirve yapan futbolcular” kervanına onu katacak olan performansını ortaya koyunca onun için de İngiltere kaçınılmazdı. Geçirdiği ağır sakatlık onun İngiltere kariyerini olumsuz etkilerken, kendisini geçen sene Ankaragücü bu sene ise Kayserispor da buldu.
FORVET
Mamadou Niang: Marsiya’ya transfer olduktan sonra, kulüp ile her geçen sezon daha da özdeşleşen, tam anlamıyla taraftarın deliler gibi sevdiği forvet. Marsilya formasıyla 3 haneli gol sayılarına ulaştıktan sonra Fenerbahçe’nin yolunu tuttuğunda, Marsilya taraftarı büyük bir hüzün ve öfke içerisindeydi. Fenerbahçe de sadece 1 sezon oynayabilse de, taraftarın gönlüne kendini kazımayı başaran Niang, daha sonra Beşiktaş forması da giyse de, gol attığı Fenerbahçe maçı hariç, biraz da sakatlık sebebiyle çok da beklentileri karşılayamadı. Söylemeye gerek yok ama, 2007 sezonunda o da ŞL maçlarında sahadaydı
Didier Drogba: Okuduğunuz üzere Marsilya forması giymiş çok sayıda özel oyuncu ülkemizde forma giymiş. Ancak Drogba kariyer olarak şüphesiz en farklı noktada olanı. Fransa liginde erken yaşta kendini gösteren Drogba, sonunda kendini Marsilya’da buluyordu. Marsilya forması ile rüya gibi bir sezon geçiren ve UEFA Kupası finali gören Drogba, oradan unutulmaz Chelsea kariyerine yelken açıyordu. 10 sezonun sonunda, Drogba Galatasaray forması giymek üzere ülkemizin yolunu tutuyordu. 1.5 sene boyunca Galatasaray taraftarında bıraktığı tat ise şüphesiz hala damaklarda yerini koruyordur.
Konstantinos Mitroglou: Şu ana kadar kariyerinde 12 takım gezen Mitroglou, Benfica’da geçirdiği sezonun ardından Marsilya’ya gelmiş özelikle ikinci sezonunda beklenti altında kalmıştı. Debre arasında Galatasaray’a gelen Konstantinos, belki taraftarı tatmin edemedi ama Akhisar maçında attığı son dakika golüyle de şampiyonluk hikayesinde taraftarın gönlünde de yerini aldı.
Bafetimi Gomis: İngiltere’de bir türlü istediği ritmi bulamayan Gomis, Marsilya’ya kiralık olarak geldiğinde tam ondan beklenti neydi bilinmez ama orada tekrar yakaladığı gol makinası ritmini ertesi sezon Galatasaray’da kariyer zirvesine çeviriyordu.
Bu da bu oyuncu grubundan çıkarttığımız 11
Comments
No Comments