Süper Lig 19/20 sezonu 30. hafta notları

Fenerbahçe-Göztepe

Geçen hafta oyununda toparlama sinyalleri veren Fenerbahçe, özellikle Fallete’in oyuna ağırlığını koymasıyla beraber Göztepe karşısında oyuna hükmetme konusunda oldukça başarılıydı. Tolgay’ın (45 dk’lik) etkili oyunu ve sağ kanat savunmasına desteği, Gustavo’nun ( sezon başından beri) etkili oyunu ve sol kanat savunmasına desteği ile Fenerbahçenin kanat organizasyonları kontra yeme korkusu olmadan şekillenmeye başladı. ( Özellikle Halil’in yokluğu da çok yardımcı oldu) Türk futbol izleyicisi genelde 10 üzerinden 6-6.5 garanti eden oyuncuyu sevmez. Bundan dolayı da Hasan Ali gibi oyuncular her zaman en çok eleştirilen ve istenmeyen oyuncular olur (Başka örnek Necip). Özellikle arkasını da ( ki o konuda sıkıntılıdır kabul) toparlayacak bir oyuncu olduğunda Hasan Ali gibi oyuncular kendi ortalamalarının bir tık üstüne çıkabilmektedirler ki son maçlarda bunu gösterdi. Şüphesiz çok önemli eksikleri vardır ve Fenerbahçe’nin ilk 11 oyuncusu değildir ama kesinlikle derin kadroda olması gereken tarzda birisidir. Bir parantezde Ferdi’ye açalım. Ne zaman bir genç oyuncu parlama yapsa onun hakkında konuşmama kararı alır övgüleri anlık performanslara göre veren kişilere bırakırım. Şunu söylemek lazım, çok daha önceden ilk 11’de yer bulması gereken bir oyuncuydu ama Ersun Hoca’dan böyle bir şey beklemediğimi de belirtmiştim.





Ankaragücü-Alanyaspor

Türk futbolundaki en saçma yanılgılardan birisi de devre arasında yaptığın transferlerle ligde kalmaya çalışmaktır. Bu zaman zaman tutsa da genele baktığımızda hem ekonomik hem de başarı anlamında sizi aşağıya doğru iten bir sistemdir. Ankaragücü de, geçen sezon şans eseri tutan bi sistemi bu sene de uygulayarak ligde kalmayı başarırım deyip kolaycılığa kaçınca şu andaki puan tablosu kaçınılmaz oldu. İşin kötü yanı geçen sene de, bu sene de yapılan transfer maliyetleri işin ekonomik boyutunu da daha kötü duruma getirdi. Bir de teknik adam istikrarsızlığını da ekleyelim. Bu takımın karşısında ise lige çıktığı günden beri Hüseyin Kalpar’dan Erol Bulut’a kadar hep doğru teknik adamları getiren (arada Hikmet Karaman hariç, takım yapısı onun oyun anlayışına hiç uygun değildi), daha az panik transferlere yönelen ve bir arada oynama alışkanlığı yüksek olan Alanyaspor olunca sonuç kaçınılmaz oldu. Efecan Karaca gibi ligin son 4 sezonunun en istikrarlı oyuncularından birine sahip olan, ve alternatifli hücum planları yaratan Alanyaspor, Cisse odaklı olmayan ama Cisse’yi çok iyi kullandığı oyun sisteminde yine renk veren bir takım oldu ve Ankaragücü karşısında kaçan penaltıdan sonra rakibin oyun konsantrasyonunun da düşmesi ile farklı galibiye ulaşmayı başardı.





Galatasaray-Trabzonspor

Kadrolar açıklandıktan sonra iki takımın gol yeme potansiyelinin yüksek olduğunu düşünmek herhalde yanlış olmazdı. Tüm eksiklerine ve moral bozukluğuna rağmen Galatasaray’ın oyuna doğru başladığını söyleyebiliriz. Seri’ye yakın oynamakla görevlendirilen Ndiaye’nin bıraktığı boşluklara iyi giren Galatasaray bu noktadan çok ekmek yiyeceğinin sinyallerini vermişti. Galatasaray’ın bu boşluk arayışlarına karşı oyun stratejisinden geri adım atmayan Trabzonspor’da savunma sıkıntılarına rağmen eksik Galatasaray’ın özellikle erken sarı kartlı Saracchi tarafını zorlamaya çalışıyordu. Tüm bunlar yaşanırken Feghouli’nin kırmızı kartı Galatasaray adına tüm direncin bitmesi anlamına geldi. Sosa’nın önderliğinde, Abdülkadirler’in bitmez enerjisi ve oyuna katkı çabasına, 10 kişi kalan rakibi karşısında sahayı daha iyi kullanmaya başlayan Ndiaye ile birlikte Trabzonspor maçı istediği gibi yönlendirmeye başlasa da, eksik kalan Galatasaray her leye rağmen rakibin takım savunmasındaki ve genel savunma hattındaki sıkıntılarının üzerine gitmeyi başardı. ve 10 kişi olmasına rağmen rakibine tedirginlik verdi. Novak’ın yine arka direkteki bitiriciliği ve ligin en iyi golcüsü Sörloth’un çok güzel önüne aldığı ve klasikleşmiş vuruşuyla bitirdiği goller ise maçın renkli anlarındandı.





Antalyaspor-Başakşehir

11 maçlık kazanma serisine sahip Antalyaspor karşısında Visca ve Mahmut gibi iki kilit oyuncusundan yoksun çıkan Başakşehir2in oyun performansı merak konusuydu. Pandemi dönüşü sonrasında oyunu soğutması, tempoyu çok aşağılara çekmesiyle dikkati çeken Başakşehir, böyle kritik eksiklerin de olduğu bir maçta tabi ki bu anlayışı daha da katı bir şekilde uyguladı. Antalyaspor’un özellikle sağ tarafını çok zorlayan Başakşehir tüm sıkıntılarına ve düşük tempolu oynamasına rağmen ceza alanına girmekte de pek sıkıntı yaşamıyordu. Başakşehir karşısında hemen her takımın düştüğü duruma düşen Antalyaspor özellikle ilk yarıda topla rakip yarı alanda oynama konusunda büyük sıkıntılar yaşadı. Oyun olarak zevk vermese de güçlü oyun yapısı ve üst seviye topçularıyla yine sonucu almaya başaran Başakşehir’de şu an ligin en değerli yerlisi gibi gözüken İrfan Can ise kendisinden beklediğim tarzda bir oyun liderliği eline alamasa da, önemli eksiklerin olduğu maçta ekstra yük üstlenmeye çabaladı.





Kasımpaşa-Sivasspor

Pandemi dönüşünden beri ligin en kendinden uzak takımı Sivasspor dersek yanlış olmaz. Ligin diri ve galibiyet serisi sahibi Kasımpaşa karşısında her ne kadar son maçlara nazaran daha derli toplu gözükse de, Sivasspor pozisyon üretmede de, takım ahenginde de bir türlü eski havasını yakalayamıyor. Bir bir eriyen Sivasspor konusunda geçen sene fikrimi söylemiştim, kalan haftalarda 1 galibiyetten fazlasını alması mümkün gözükmüyor. Buna karşılık Kasımpaşa’da aldığı galibiyetlerin ardında bu maçla beraber durağan moda geçmiş gibi bir havadaydı. Gerek sıcağın iki takımı kötü etilemesi, gerekse de oyun oynama isteksizliği maçı temposunu olumsuz etkilerken Kasımpaşa 10 kişi kalmasına rağmen son haftalarda elde ettiği skorların şans olmadığını ispat edercesine bir takım bütünlüğü sahaya koydu

Kayserispor-Beşiktaş

Mensah’ın yokluğunda hücum gücü zayıflayacak olan Kayserispor’un tam aksine savunma direncinin de bi o kadar artacağını öngören Sergen Yalçın, buradan yola çıkarak 3 defansın orta saha ile maça başlama kararı aldı. İşin yoğun mücadele bölüm Necip’e, arkayı toparlama bölümü El’neny’e, öne doğru hareketlenme ve baskı yapma görevi ise Atiba’ya verilmişti. Buna karşılık Kayserispor’un ilk oyun planı ise Henrique ile Gökhan’ı uzun toplarla karşı karşıya getirmekti ve ilk yaklaşık 15-20 dakikalık bölümde bu plan tuttu ve Henrique 3 şut pozisyonu yakaladı. Ardından oyunu alan Beşiktaş ilk yarının sonuna kadar Kayserispor’u kendi yarı alanından hiçbir şekilde çıkarttırmadı ve mevcut hücum gücü oranında iyi pozisyonlar buldu ancak bu sefer de kalede Lung’a takıldı. Dengeli başlayan ikinci yarıda Beşiktaş savunmasının arka arkaya yaptığı hatalar beraberinde golü getirdi. Şu unutulmamalıdır ki, sevgili Rıdvan 30 yaşında da muhtemelen aynı hatayı yapacaktır. Futbol hata üzerine de kurulu bir oyundur ve insanın olduğu yerde d hata olur. Fazla abartmamak lazım böyle olayları. (Aynı sözler Ersin için de geçerli). İlk yarıdaki etkinliği bir türlü yakalayamayan Beşiktaş beraberlik golü bulsa da akabinde gelen goller 3.’lük yarışında büyük yara açtı. Beşiktaş’ın sezon başından beri süre gelen genel problemi olan pozisyon üretme ve neticelendirme sıkıntısı ile savula yerleşim sıkıntısı bu maçta da kendisini gösterdi ve aslında şahıslardan öte mağlubiyetin ana sebebi oldu.

Author
Published
5 yıl önce
Categories
Genel
Comments
No Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir