Yine tipik bir milli ara sonrası sendromu ile karşı karşıyaydık bu hafta. Zirve adayı takımlar oyun olarak beklentilerin gerisinde kalırken, bu süreci iyi değerlendiren diğer takımlar ise genel anlamıyla daha organize ve dersini çalışmış gözüktüler.
Memleket ve Fotomaç olarak beklediğimiz Falcao sonunda geldi. Yeni transferin ilk maçta gol atma geleceğini de sürdürdü. Faideli olacağı konusunu gündeme getirmek manasız ancak özellikle Galatasaray’ın onun dilini anlamak için biraz daha zamana ihtiyacı var gibi. Oyuna gelirsek, Galatasaray bu sene de ataklarını orta alanda organize etmek konusunda sıkıntı yaşayacak gibi gözüküyor. Burada da iş yine ağırlıklı olarak beklere düşecek gibi gözüküyor. Babel’in varlığından kaynaklı oyun daha çok sola yakın oynanmasına rağmen merkezde iy ibi organizatör eksikliği göbekten gelme imkanını kısıtlıyor. Bu eleştirilerle beraber Ömer Bayram’ı da övmeyi unutmamak lazım. Alternatifin alternatifi olur dendiği bir dönemi atlatıp, oyunun canlılığını sağlayan isim haline geliş süreci takdire şayan.

Yeni hocası, yeni oyun sistemi, bir hayli değişmiş kadrosu ve taraftarının desteklemediği yönetimle sezona başlayan Beşiktaş ve Abdullah Avcı, bunların yanında skor da alamayınca kendisini açmazın içinde buldu. Evet belki çok erken 10 kiş kaldı Beşiktaş ama 11-11 oynarken de Sivassporspor karşısında da aynı zaafiyeti göstermişti. Aynı pozisyonları neredeyse vermişti. Ana sıkıntısı gol atmak ve çabuk dağılmak olan Beşiktaş, rakiplerinin de kayıplarıyla bu Del Bosque dönemini andıran başlangıcı, belki daha hafif yaralarla atlatabilir. Ancak oyun, strateji, false back, 3^lü savunma vs bir anlam ifade etmek istiyorsa, Beşiktaş Başakşehir’i yenip Trabzon karşısında da en azından 1 puanı almak zorunda gözüküyor.

Fofona ve Gökhan Töre gibi oyun içi rotasyonda da öneme sahip oyunculardan eksik olarak gittiği Ankaragücü deplasmanından çok rahat bir oyunla 4-0’lık galibiyet alarak dönen Malatyaspor, haftanın flaş ekiplerinden biri oldu. Oyundan çabuk düşen rakibi karşısında topu hızlı bir şekilde dolandırmayı başaran Malatya, tipik bir Sergen Yalçın takımı gibi oyunu sağ ve sol kanata eşit bir şekilde dağıtarak rakibini yıprattı.

Abdullah Avcı gittikten sonra Başakşehir 3 sene içerisinde küme düşer gibi bir iddiam vardı radyoda dile getirdiğim. Bu sene olmaz ama seneye bu takımın işi şimdiden zor gözüküyor. Neden hemen 11’e monte edildiğini anlayamadığımız Topal’ın hem kaçak oyunu hem de kendi takımını bozan oyunu, zaten sıkıntı yaşayan Başakşehir kurgusunu iyice bozdu ki, bu tarz dağınıklıklar Rıza Hoca’nın tam da istediği durumlardır.
Kural hatası kısmını bilemeyiz. Şunu söylemek gerekir ki; Fenerbahçe sadece basit hatalar yapıp gol yedi demek hem Alanya’nın yaptığı ön alan presine haksızlık hem de Fenerbahçe’de gözüken sıkıntıları tespit etmek adına fırsat tepme olur gibi geliyor. Fenerbahçe’nin golüne kadar, oyun stratejisi rakibini ikinci bölgede özellikle etkisiz kılmak olan Alanya gole kadar da bir kaç pozisyon dışında bunu iyi yaptı. Gol geldikten sonra bir süreliğine topu alan Alanya tıpkı Trabzon maçında olduğu gibi yine Fenerbahçe’nin salandığını gördükçe kanat organizasyonlarını arttırdı ve kaleci hatasıyla da golü buldu. İkinci yarının hemen başında ve sonrasında bulduğu gollerde ise Alanya, rakibinin ön alan baskısına karşı yaşadığı sıkıntıyı da ortaya koydu. Bu yüzden olaya sadece bireysel hata diyerek bakmak eksik kalır. İkinci golde yapılan çalışılmış baskı neticesinde gelen bir hata ( yeni aut atışı kuralını kim ne zaman değerlendirecek diye hep konuşuyorduk Gürhan Akteke ile), 3. golde de ısrarlı bir Ceyhun baskısı ve. o baskıya boyun eğen Ozan ve bunu anlayıp hemen hareketlenen “yaşlı” Cisse

Trabzonspor da milli aranın ardından sıkıntılı dönenlerden oldu. Abdülkadir Ömür’ün uzun süreli sakatlığının getirdiği hem moralsizlik hem de oyun içinde bazı konularda çözümsüz kalmanın yanında, Obi Mikel’in bir türlü orta alana çözüm olamaması Sosa ile uyumlu oyunu ortaya koyamaması Trabzonspor orta sahasını kolay geçilen bir yapıya döndürdü. Ön bölge oyuncularının geniş bir alandan sorumlu olması ve çok yorulması neticesinde de Gençlerbirliği istediği her türlü geçiş oyunu imkanını yakaladı. Hem hücuma geçerken hem de savunmaya geçerken Sessegnon ve Baiano performansları belirleyici oldu.

Comments
No Comments