Premier Lig 19/20 sezonu 2. hafta notları

Premier Lig başladı ve heyecan tüm hızıyla geçerken yıllık iznim sebebiyle ilk hafta değerlendirmesini yazan meslek büyüyüm sevgili ağabeyim İlker Duralı’ya çok teşekkür ederim. Kalemine sağlık harika bir yazıyla yeni sezonu karşıladı.

Haftayı Arsenal-Burnley maçı ile açtık. Karşılaşmanın 11’leri elimize ulaştığında Arsenal’in geçtiğimiz haftadan farklı bir anlayışla sahaya çıktığını gördük 4 genç futbolcuyu ve yanlarına yeni transfer David Luiz’i sahaya süren Emery, Arsenal’in gelecek planlamasını yaparken sezonun geri kalanında Şampiyonlar Ligi potasında kalma yarışına hazırlandığını hissettirdi. Burnley ise sağlam savunma ağırlıklı 4-4-2 sistemiyle her zaman olduğu gibi karşımızdaydı. Dyche ve öğrencileri ağırlıklı olarak Arsenal’in yeni savunma tandemi Sokratis ve David Luiz üzerine kurdukları baskı ile top kazanıp skor üretmeye çalıştılar. Attıkları golde de Arsenal’in stoperlerinin uyum probleminden faydalandılar ve Barnesle golü buldular. Maça damgasını vuran detay ise tüm kullanılan duran toplar sonrasında yaşanan kaoslar ve kalelerde yaşanan tehlikeli pozisyonlardı.  Arsenal’de Ceballos’un oyun liderliği ve maç içinde göstermiş olduğu performans bizleri geçmişe götürdü ve sanki İniesta’nın gençlik yıllarını izliyormuşuz hissiyatını yarattı. Arsenal 2-1 kazandı kazanmasına fakat gelecek zaman için Emery’nin çözmesi gereken iki konu var. Ceballos olmadığında oyun geriden nasıl kurulacak ve savunmadan hücuma geçiş hangi oyuncu ile nasıl sağlanacak? İkinci soru ise Lacazette, Aubameyang  ve Pepe’yi aynı sistemde ilk 11’de nasıl sahaya sürecek?

Haftanın bir diğer karşılaşmasında Everton Goodison Park’ta Watford’u konuk etti. Denge futbolunun hüküm sürdüğü karşılaşmada 10.dakikada Digne’nin uzun metrajlı pasında Bernard topla buluştu ve karşılaşmadaki tek golü kaydetti. Everton menajeri Marco Silva bu karşılaşmada forvet pozisyonunda Calvert-Lewin’i tercih ederek driplinge dayalı süratli oyun ve savunma arkasına atılacak paslarla gol bulma isteğini açıkça belli etti. Yeni transfer  Moise Kean’in takıma adapte olmasından sonra stratejinin sürat futbolu olacağı açık. Üzücü detay bu sistem Lewin’in ilk 11 başlaması ve sonrasında Kean’in oyuna girmesi Cenk Tosun’un 3.forvet tercihi olacağının mesajını net bir şekilde verdi. Everton ligde gol yemeyen tek takım olmasına rağmen Watford gibi fizik futbolunu iyi oynayan ve duran top taktiği fazla olan takımlar Keane ve Mina ikilisini çok rahat sürklase edebilirler. Son not Watford maçı kaybetmiş olabilir fakat ligin en sert ve en disiplinli oyununu oynamaya devam ettikleri sürecek ilk 10 içerisinde kendisinie mutlaka yer bulacaktır.

Süper Kupa finali sonrasında Liverpool’un Southampton deplasmanına nasıl bir anlayış ve ilk 11’le çıkacağı merak konusuydu. Liverpool mücadeleyi 2-1 kazandı fakat Klopp tercihleri enteresandı. Orta sahada değişikliğe giden Klopp, Süper Kupa’da kanat forvet oynattığı Ox-Chamberlain’i box to box oynayan orta saha pozisyonuna çekerek yanına Milner ve Wijnaldum monte etti. Fakat bu noktada hem savunma  hem isabetli pas yapma konusunda ilk yarıda Ward-Prowse-Höjbjerg ve Romelu üçlüsüne yenik düşen Liverpool, baskıyı geçmekte ve kaleyi savunmakta zorluk yaşadı. İlk yarıda rakibine oranla topa çok daha fazla sahip olmasına rağmen üretememesi es geçilmemesi gereken konulardan biri. 45. Dakika’da Mane’nin golü arkasından Fabinho’nun oyuna girmesiyle birlikte oyun üstünlüğünü alan Liverpool 45 ve 80.dakikalar arasında oyunun mutlak hakimi oldu. Yine geri paslar ve kalecinin oyuna topu sokma sorunsalı yada sakarlık adına ne derseniz deyin Liverpool bu noktada yine yeniden ağzının payını aldı. Adrian kendisine atılan geri pas sonrasında yaptığı vuruşu rakibi Ings’e nişanlayınca topu ağlarında gördü ve sezonun ilk talihsizliğini yaşamış oldu. Atlamadan ekleyelim Firmino 71.dakika’da gölü atmadan birkaç dakika önce kaçırdığı basit golle ‘Zoru yapmam sorun değil fakat kolayı beceremem’ mesajını da vermeyi unutmadı. 

Aşağıdaki istatistiklere baktığımız zaman sol tarafta istatistikleri yazan takımın maçta üstün olduğunu ve muhtemelen kazandığını söylersiniz. Fakat futbolda istatistiklerin gerçeği göstermediğini Sir Alex Ferguson yıllar önce söylemişti ve Man City – Tottenham maçında bu bir kez daha kanıtlanmış oldu. İstatistikler Man City’nin üstün oyununu gösterirken skor tabelası 2-2 ‘lik beraberliği gösterdi. 

%55    Topla Oynama           %45

30       Toplam Şut                3

10       İsabetli Şut                 2

552     Başarılı Paslar            425

%90    Pas Başarı(%)           %84

13       Korner                        2

8/31   Orta                            1/5

14       Faul                             4

3          Ofsayt                         1

Her iki takım açısından da bu maç kaybedilseydi dram olacaktı. Tottenham hiç organize atak yapmadığı, 2 kere geri düştüğü maçı Lamela’nın uzaktan şutu ve oyuna girdikten 7 saniye sonra korner atışını kafa golü ile taçlandıran Moura’nın emeği çöpe gitmiş olacaktı. Man City tarafında ise çalışılmış ve tekrar tekrar oynanmış ve hücumlardan elde edilen 2 gol ve sayısız gol pozisyonu,Kevin De Bruyne’nin 2asistlik muhteşem performansı, Pep Guardiola’nın Aguero’yu oyundan almasından sonra ikili arasında yaşanan gerginlik, Gabi Jesus’un maçın uzatma anlarında attığı golün VAR kararı ile iptali.(Pozisyon başlangıcında top Laporte’nin eline çarpıyor) Bu kadar hikayenin olduğu bir maça teknik taktik analiz yazmak içimden gelmedi. Bir İngiliz spiker edasıyla WHAT A GAMEEEE!!!

Kaybedilen Man Utd. ve Süper Kupa mücadelesi, transfer yasağı yüzünden yapılamayan transferler ve gençleşme operasyonu. Chelsea son 10 yılın en kaotik sezon başlangıcını yaptı. Leicester City karşısında ilk yarıda hızlı oyun seri kontra ataklar ve beklerin kanat oyuncuları ile uyumu göz doldururken, bitirici noktadaki yetersizlik bir kez daha gözler önüne serildi. Mount yaşına oranla gereğinden fazla sorumluk almış ve üstesinden gelmiş durumdayken, geçtiğimiz sezon Derby forması altında Lampard’ın en önemli kozu olan Tammy Abraham verilen sorumlulukları (gol atmak ve isabatli şut çekmek)yerine getirmek konusunda geçtiğimiz sezonun çok uzağında kalınca Lampard ve Chelsea’nin özellikle ilk golü bulduktan sonra skoru kopartamaması ve kalesinde gol görmesi kaçınılmaz oluyor. Bu maç özelinde N’didi önce kendi kalesine sonra rakip kaleye attığı gollerle maçın hem kötü hem iyi senaryosunu yazan adam oldu.  Brendan Rogers Leicester’da bu sezon savunma diziliminde 4-1-4-1 gibi görünen hücum geçişlerinde 4-3-3 formasyonunu kanat forvetlerin içe katıyla kontra ataklara çeviren oyun anlayışı ile çok can yakacak. Harry Maguire’ın Man Utd’ye transfer olmasından sonrasında formayı alan Çağlar, bu maçta gösterdiği şahane performansın ardından hem medya hem taraftar nezninde geçer notu aldı ve gelecek haftalardaki yerini garantiledi.

A. Villa, West Ham ve Pukki üzerine bir kaç kelam etmek isterdim fakat yazı çok uzadığı için bu haftalık değerlendirmeyi burada noktalıyorum. Bu konuların yorumlamasını gıybet.com youtube sayfasındaki sabah idmanı programına saklıyorum. Yazıyı bitirmeden önce Wolwes – Man UTD maçında Pogba’ya yapılan ırkçı saldırılara dikkat çekerek bunun futbol sahalarında artık son bulması gerektiğini söylemek istiyorum. Yazının devamını bence izlemek istersiniz. O sebepten sizi youtube yayınımıza bekliyoruz. İlker Duralı notu: Pukki’den bahsetmemek olmaz. Geçen sene büyük keyifle takip ettiğim bu Finlandiyalı, birçok kişi tarafından fazla göz ardı ediliyor.

Author
Published
6 yıl önce
Categories
FutbolGenel
Comments
No Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir